20 Ekim 2008 Pazartesi

Cem Yılmaz’dan AROG’un seyir defteri !

Cem Yılmaz yazdığı, oynadığı ve Ali Taner Baltacı ile yönettiği ‘AROG’un çekimlerini tamamlamak üzere. ‘GORA’daki Arif’in yontma taş devrindeki macerasını izleyeceğimiz filmin setinde yüzler gülüyor. Cem Yılmaz “Seyircinin izlemeye değer bulacağını düşündüğümüz bir film oluyor. AROG başarılı bir film olacak.” diyor.
Arif olmak kolay mı, bir uzayda fink atacaksın bir yontma taş çağına gideceksin, vallahi bünye kaldırmaz. Ama Arif, Cem Yılmaz’ın gazıyla evvel Allah, her şeyin üstesinden gelecek gibi görünüyor. Kendine has hayat algısıyla yaşadığı değişimlere fazlaca ayak uyduran Halıcı Arif, tekrar işbaşında. Malum herkesin bildiği gibi yontma taş devrine ışınlıyor Cem Yılmaz onu. Bu iş nasıl oluyor, Arif yontma taş devrinde ne yapacak, Ceku’ya ne oluyor, Kamuran nasıl bir evlat, maymunların ne işi var bu macerada gibi sorulara şimdilik cevap aramak yersiz. Çünkü bunlar AROG’un sürprizi olarak aralık ayında film vizyona girince öğreneceğimiz mevzular. Ama film nasıl olacak derseniz Cem Yılmaz hemen cevaplıyor: “İyi bir devam filmi olacak. Her şeyin hatta planladığımızdan da daha güzel gidiyor olması çok başarılı olacağını düşünmemize neden oluyor.”

Afyon Frig Vadisi’ndeki AROG’un setini görünce Yılmaz’a hak vermemek elde değil. Gerçekten dört dörtlük bir set var karşınızda. Eğlenceli, absürt bir komedi filmi yapmak için yola çıkarken Cem Yılmaz ve ekibi bu işi ciddiye alıp dünya standartlarına uygun bir set inşa etmişler. Açıkçası ‘ortamda Cem Yılmaz var, kakara kiriri gırladır’ gibi bir algı olabilir. Ama öyle değil. Ozan Güven “Fiziki olarak bayağı efor sarf ediyoruz. Filmi çekerken öyle eğlendiğimiz söylenemez.” diyor. Cem Yılmaz da çekimlerin yorucu olduğunu söylüyor. “Ama” diyor: “Antrenmanlı bir ekibiz. Kamera arkasındaki ekiplerimiz de çok iyi. Dolayısıyla sorun çıkmıyor. Tabii biz de herkesten sonra gelen yönetmenlerden değiliz. İnsanlardan bir şey istemek için sizin daha çok çaba harcamanız gerekiyor.” Ha yanlış anlaşılmasın, herkes ciddiyetten kasım kasım da kasılmıyor sette. Molalarda, sete gelip giderken, çekimler sırasında yaşananlar ekibin yüzünü epey güldürüyor. Mesela Hasan Kaçan setin gülümseyenlerinden. “Burada her şey güzel gidiyor. Gülüyoruz, eğleniyoruz” diyerek çekim sürecinden keyif aldığını belirtiyor. Ama çekimlerin ilk günü epey bir canı sıkılmış. Çünkü Antalya’daki çekimlerde şelaleden aşağı düşmüş.

Cem Yılmaz’la birlikte Ozan Güven, Özge Özberk, Hasan Kaçan, Nil Karaibrahimgil, Muhittin Korkmaz, Özkan Uğur ve Zafer Algöz rol aldığı, Fida Film-CMYLMZ Fikirsanat ortaklığında çekilen film, yeni sezonun en iddialı projelerinden biri olarak öne çıkıyor.

‘AROG’UN seyir defteri

* ‘Hokkabaz’ı Ali Taner Baltacı ile birlikte yaptık ve çok memnun kaldık. Bu filmi de birlikte yapmaya karar verdik. AROG, Arif karakterinin bir başka macerası olarak yıllar evvel tasarladığım bir filmdi. AROG eğlenceli ve absürd komedi türünde bir film.

* AROG’un teaser’ında -hani o çocukları korkutan, amacımız büyükleri korkutmaktı ama neyse- Arif’in dünyaya döndükten sonraki halini izlemiştik. Karısı hamiledir ve başına bir iş gelecektir. Filmimiz bu macera üzerine kurulu. Film Ceku ve Arif’le başlıyor. GORA’daki Logar ve Tihulu devam ediyor. Ondan sonra başka bir yere gidiyor. Onun dışında GORA’da ve AROG’da oynayan oyuncuların (Ozan Güven ve Özkan Uğur) karakterleri arasında organik bir bağ yok. Ama eski karakterlerine birkaç küçük gönderme yapıyorlar.

* Taş devri deyince aklımıza gelen en bilindik yorumu yapmak istemedik. Zaten pek bir şey bilinmiyor ya o döneme ait. Biz de hafif dalgamızı geçerek yorumladık.

* Aslında enteresan bir kadro oluşturduğumuzu görüyorsunuz. Ozan Güven ve Zafer Algöz’ün dışında hepimiz amatör oyuncularız. ‘GORA’, ‘Hokkabaz’ ve ‘AROG’da olduğu gibi bundan sonra yapacağımız filmlerde de böyle bir kadro kuracağımızı söyleyebilirim.

* Bizim sinemamızda medeniyetten uzak mekan deyince Kapadokya akla geliyor; ama Kapadokya’nın artık bakirliği kalmadı. Biz de bunun için Afyon’u tercih ettik.

* Medeniyetten uzak olarak mekanları bulmamız ve öyle bırakmamız gerekiyor. Fakat o mağaralarda medeniyetin izlerine rastladık. Arslan tertip, Ali, Ayşe gibi. Tabii bu izleri silmek kolay olmadı. Bazılarını sildik, bazılarını da post-prodüksiyon sırasında sileceğiz.

* Filmde maymun kostümlü arkadaşlar Arjantin’den geldiler. Onlarla bir hafta çalıştık. Kostümlerin içerisinde İspanyolca konuşuyorlar. Açıkçası, İspanyolca konuşan maymunlarla oynamak çok zevkliydi.

* ’AROG’un sadece senaryosuyla değil her anlamda ‘GORA’dan daha gelişmiş olduğumuzu düşünüyorum. Devam filmlerinde ikinci filmlerin daha iyi olması normal değil. Ama ‘AROG’un daha iyi olacağını söyleyebilirim.

* Prodüksiyon olarak ‘GORA’dan daha zor olduğunu söyleyebilirim. Mekanları daha güzel göstermek, taş devri atmosferini layıkıyla vermek için filmin epey bir bilgisayar işi var.

* ’GORA’da olduğu gibi bazı filmlere birebir gönderme yapmıyoruz. Görmeye alışık olduğumuz taş devrinden yola çıkarak özgün bir dünya yaratmaya çalıştık. Bizim sinemamızda böyle bir çalışmanın bir örneği yok.

* Ben evrensel bir komedi yapıyorum. Ama dünyada bizim milletin mizahının alıcısı ya da algılayıcısı o kadar çok değil. Ancak onların tarzına yakın bir mizah yaparsanız onlar hoşlanır gibi bir durum var. Ama ben bundan feragat edemem. Yabancı bir insan bir adamın başka bir zaman dilimine ışınlanmasıyla ne kadar ilgileniyorsa ‘AROG’la da o kadar ilgilenecektir. Bizim kafadan bir insanın da bu filmdeki mizahı anlayacağını düşünüyorum.

* Sahneye, kamera önüne çıkan bir insanın iddiasız olduğu düşünülemez. Yapamayacağımı düşünsem niye yapayım. Ama salt iddia bir işe yaramıyor. Oyuncu olarak ben en fazla okul müsameresinde sahneye çıkmış birisiyim. İçgüdüsel hareket ediyorum. İyi yaptığımı düşünüyorum. Bunu da amatör duyguyla yapmaya bağlıyorum. Tabii yeteneklerin de sınırları var. Benim de bilmediğim şeyler oluyor; bilenlerle birlikte çalıştığınız zaman sorun olmuyor.

* Herkes birden fazla rolde oynuyor. Mesela Zafer Algöz tam İstanbul’a giderken ‘Abi bir şey konuşabilir miyiz?’ diye durdurup bir rol daha kakaladık. Bunun sebebi, bir oyuncunun filmde olmadık bir yerde yeniden çıkmasının eğlenceli olduğunu düşünmemiz. Başka departmanda çalışıp kamera önüne geçmeyen yok. Abim bile oynadı. Hele sakalı varsa kaçarı yok. Geçenlerde Necati Şaşmaz ile Raci Şaşmaz, Hasan Kaçan’ın yakınları olarak ziyarete geldiler. Baktık sakalları yok gönderdik geri.

* Hokkabaz’da dört milyon yerine aklı başında dört bin seyirci gelsin diye şaka yapmıştım. Ama bu film için bunu diyemem. Eğer aklı başında dört bin seyirci gelirse biz de evde otururuz. Ama seyirciye de izlemeye değer bir film yapmanız gerek. Ben seyirci olsam böyle bir filme kayıtsız kalmam. Hatta iki kere izlerim!

* Öykü yazarken hiç taviz vermeden yazıyorum. Geniş kitleye hitap etsin diye şakanın dozunu düşüreyim gibi bir tercihim olmuyor. Her türlü şakaya açığım. Ama öykünün gelişiminde geniş bir yelpazeye hitap eder bir durum ortaya çıkınca da ona da ket vurmuyorum. Önemli olan filmin zamana kalması. Onu düşünüyoruz. Bir 10 yıl sonra izlendiğinde etkisinden bir şey kaybetmemesi önemli.

* Filmin vermek istemediği mesaj: Devir ne olursa olsun devirli olsun!

Kaynak: Cumaertesi.zaman

Hiç yorum yok:

makaleler Hairstyles hair Hair styles altın fiyatları ilahi dinle hotels resimler e-tavsiye e-filozof hisse hisse yorumları sağlıklı yaşam